Değerli okurlar,
Bir zamanlar bizim ellerimizi sımsıkı tutan o merhametli eller,
şimdi bir köşede yalnız, sessiz, titreyen bir dua gibi bekliyor.
Bir zamanlar saçımızı okşayan, sofradan bize en güzel lokmayı ayıran o yürekler,
bugün bir huzurevinin penceresinden dışarıya hüzünle bakıyor.
Huzurevleri...
Kimsesi olmayanlar için bir sığınak belki, ama kimsesi olduğu hâlde orada unutulanlar için bir sığınak değil, bir yalnızlık evidir.
Bir anne, bir baba; duvarlara değil, evlâtlarının sesine muhtaçtır.
Ne paraya, ne eşyaya… sadece bir "nasılsın anne?", bir "iyi misin baba?" dememize.
Ve sadece huzurevlerinde değil.
Evlerinde de terk edilmiş, kimsesi olan ve olmayan yaşlılarımız da var.
Sessiz odalarda, hatırlanmayı bekleyen yaralı yürekler, her gün yollara bakan yaşlı gözler var...
Bir gün biz de yaşlanacağımızı düşünerek, onları görmezden gelmek, insanlığımızı sorgulamamız gerektiğini hatırlatıyor.
Kur'an-ı Kerim'de Allah, önce kendi kulluğumuzu hatırlatır, sonra hemen anne-babaya iyilik etmeyi emreder:
"Rabbin, yalnız O'na kulluk etmenizi ve anne-babaya iyilik etmenizi emretti. Eğer onlar senin yanında yaşlanırlarsa, 'öf' bile deme; onları azarlama, güzel söz söyle." (İsra Suresi, 23)
Bu ayet, yaşlı anne ve babalara davranışımızın ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Onlara sevgi, saygı ve şefkat göstermek, hem manevi bir görev hem de hayatımızın sorumluluğudur.
Bir zamanlar bizi soğuktan koruyan o kollar,
şimdi kimsenin sarılmadığı bir yalnızlıkla üşüyor.
Yıllarca evlatlarının mutluluğu için gecelerini feda eden,
şimdi kendi kapısının önünden bile geçmeyen çocuklarının ayak sesini bekliyor.
Ve biz buna devir değişti "hayatın gereği" diyerek susuyoruz.
Oysa insanın en ağır vebali, kendi anne babasının kalbini yalnız bırakmaktır.
Bir anne duasının sıcaklığını kaybeden, bir babanın gölgesini unutan;
hayatta en büyük nimeti kendi eliyle terk etmiş olur.
Bir gün biz de yaşlanacağız.
Elimiz titreyip adımlarımız yavaşladığında, gözlerimiz de o tanıdık kapıya dönecek.
O kapının ardında sessizlik varsa, bil ki bir zamanlar biz de sessiz kalmışız.
O yüzden bugün, tam da şimdi, dönüp bir arayalım.
Bir telefon, bir ziyaret, bir gülümseme…
Belki bir ömrü güzelleştirmeye yeter.
Değerli okurlar,
Yaşlılarımız yük değil, yaşamın hafızasıdır.
Onlar olmazsa, geçmişimizi unuturuz; kökümüzü kaybederiz.
Bir toplum, yaşlısına verdiği değerle olgunlaşır.
Anne ve babasına sırt çeviren bir evlat,
kendi geleceğine karanlık düşürür.
"Bir huzurevi penceresinden dışarıya bakan yaşlı bir göz,
her sabah bir umutla başlar,
her akşam bir kırıklıkla kapanır."
Bugün, bir yaşlımızın gönlünü ısıtalım.
Birini hatırlayalım, birini arayalım, birini sevindirelim.
Çünkü unutulan her yaşlı, insanlığın bir parçasının sessizce öldüğüdür.
Ve unutmayalım ki; bir gün hepimiz onların yerinde olacağız.
Unutma bir gün sen de yaşlanırsın,
Aynı pencereden dışarı bakarsın.
Hatır sorulmadıkça, anlarsın,
Yalnızlığın ne demek olduğunu…
Hayat bazen zor ve hüzünlüdür; ama her yaş, her tecrübe, her an kıymetlidir. Yaşlılarımız, bize yol gösteren, sabırla umut aşılayan hazinelerdir.
Kendinizi sevgiyle kuşatın, geçmişinizi gururla hatırlayın, bugünü huzurla kucaklayın. Bir gün siz de geçmişin bilgeliği ve geleceğin ışığı olacaksınız.
Şerife Gündoğdu
30.11.2025
NE OLDU
Mahzun mahzun bakıyorsun bir yere,
Işıl ışıl gözlerine ne oldu?.
Seller gibi akıyorsun o yâre,
Şirin şirin sözlerine ne oldu?.
Hiçmi yoktur gönül senin sevenin?.
Uzaklarda bir yerlerde övenin.
Bir gün kurulacak yüce divânın,
Niyaz niyaz gizlerine ne oldu?.
Bir zamanlar çalınırdı davulun,
Alan gitti gurbet ele bavulun.
Yollarına bir bir kurban olduğun,
Oğulların kızlarına ne oldu?.
Sağduyunla her hileyi sezerdin,
Hoşgörüyü sevgilerle bezerdin.
Diyâr diyâr ilden ile gezerdin.
Silinmeyen izlerine ne oldu?.
Gece gündüz gizli gizli ağlarsın
Dost dost diye yüreğini dağlarsın
Kırgınmısın hep karalar bağlarsın
Allı güllü bezlerine ne oldu?.
Hani kayıtlara geçmişti adın,
Unutulmuş artık adın soyadın.
Görüyorum yarım kalmış muradın,
Kitap kitap tezlerine ne oldu?.
Uçan kaçan kurtulmazdı elinden,
Şeker şerbet bal akardı dilinden.
Yolcuları çevirirdi yolundan,
Davul zurna sazlarına ne oldu?.
Şerifeyim hayâlini kurduğun,
Olura olmaza gönül yorduğun
Lütuf lütuf çiçeklere durduğun,
Baharına yazlarına ne oldu?.
Şerife Gündoğdu