Değerli okurlar,
11.11.2025 Salı sabahı kızımın görevi vesilesiyle, kızım, torunum ve ben Kastamonu ilimize doğru yola çıktık. Yolculuğumuzu öğle saatlerinde kazasız belasız tamamladıktan sonra. Akşama kadar şehri gezme fırsatımız oldu. Şu an Kastamonu'da Dedeman Otel'inin penceresinden baktığımda, bu kadim şehrin sessizliğinde bile tarih kokuyor sanki. Havanın serinliği, tarihi Kastamonu evleri, dağların asil duruşu Kastamonu kalesinde Şanlı Türk bayrağımızın gururla dalgalanışı ve insanının içtenliğiyle bambaşka bir huzur kapladı yüreğimi.
Ziyaretimize (Nasrullah Kadı Camii) ile başladık.
Kastamonu'nun en önemli simgelerinden biri olan.
"Yapılış tarihi" 1506 yılında, II. Bayezid devrinde Kastamonu kadısı olan Nasrullah Kadı (Nasrullahzade) tarafından yaptırılan". Kesme taştan yapılmış sade ama çok zarif bir Osmanlı camisi. Altı kubbeli ve geniş Avlusunda tarihi bir şadırvan bulunuyor Caminin taş duvarlarında Osmanlı dönemi mimarisinin zarafeti hissediliyor.
Nasrullah Şadırvanı ve çesmesi.
Caminin avlusundaki bu tarihi çeşme, "Nasrullah Suyu" olarak da biliniyormuş.
Nasrullah Çamı
Caminin hemen yakınında yer alan, asırlık bir çam ağacı tarihe şahitlik edercesine dimdik ayakta duruyordu.
Rivayete göre, bu çamı Nasrullah Kadı bizzat kendisi dikmiş.
Yüzyıllardır dimdik ayakta duran bu ağaç, Kastamonu'nun direncinin, sadakatinin ve köklerine bağlılığının sembolü haline gelmiş.
Halk arasında; "Nasrullah Çamı, olarak bilinen bu çam ağacı Kastamonu'nun kalbi olarak biliniyor. Gölgesinde huzur bulanlar, şehrin ruhunu hissediyor."
Çamın gövdesi yaşlı olmasına rağmen dipdiri , zamana meydan okurcasına kök salmış, sayısız nesiller görerek nice dua ve sırlara şahit olmuştur kim bilir.
Nasrullah Kadı, camiyi yaptıran hayırsever kadı'dır.
Vefatından sonra caminin yakınındaki türbeye defnedilir.
Türbe sade ama çok manevi bir atmosfer taşıyor.
Nasrullah Camii, Çeşmesi ve Çamı, bugün Kastamonu'nun merkezi Nasrullah Meydanı'nda yer alıyor.
Bu meydan, hem şehir hayatının kalbi hem de Kastamonu'nun tarihine açılan bir kapı gibi görünüyor...
Daha sonra;
Atabey Gazi (Dündar Bey) Türbesi ile ziyaretlerimize devam ettik. Türbenin taş duvarlarında asırların dua sesleri duyulur gibiydi. Her adımda sanki tarihe dokunur gibi olduk. Sessizlikte bir sükûnet, taşlarda bir vakar gizliydi. Burada, Candaroğulları Beyliği'nin kurucularından Dündar Bey'in ruhunu hissetmemek mümkün değil.
Ardından külliyelere yöneldik. Her biri geçmişle bugünü birleştiren birer köprü gibiydi. Kubbelere vuran ışıklarla birlikte. Bu manevî atmosferde insan kendi iç âlemine de bir yolculuk yapıyor.
Daha sonra rotamızı tarihi çarşıya çevirdik. Bakırcıların önünden geçerken tokmak sesleri kahve kokularıyla karışıyordu, her dükkanın önünde sarımsak yığınları göze çarparken esnafın güleryüzüyle karşılandık. Her dükkân, geçmişten bugüne taşınmış bir hatıra gibiydi.
Kastamonu'nun kalbinden geçen bir de nehir vardı. Nehir, aslında halk arasında "Karaçomak Deresi" olarak biliniyormuş.
Karaçomak Deresi Şehrin Can Damarı gibiydi.
Kastamonu şehir merkezini ikiye bölen Karaçomak Deresi, Kaynağını Ilgaz Dağları'nın eteklerinden alan bu nehir, şehir merkezinden geçtikten sonra Gökırmak'a karışıyor.
Üzerinden geçen Nasrullah Köprüsü, yüzyıllardır bu nehrin sessiz tanığı olmuş, Geceleri ışıklarla süslenirken , gündüzleri ise suya vuran taş köprü gölgeleriyle muhteşem bir manzara oluşturuyordu.
Nehir Boyu Ağaçlar Doğanın Sessiz Tanıkları olurken.
Karaçomak Deresi boyunca uzanan yürüyüş yollarında, özellikle Cumhuriyet Caddesi ve Nasrullah Meydanı çevresinde pek çok ağaç göze çarpıyor.
"Karaçomak Deresi, Kastamonu'nun kalbinden geçen sessiz bir şiir gibi süzülürken.
kıyısındaki kavaklar, söğütler, dua, çınarları, ıhlamur ağaçları ise tarihin kendisi gibi görünüyordu.
Kızım ve torunumla birlikte bu şehrin ruhunu, yüreğimizin derinliklerinde hissettik. Zaman sanki burada yavaş akıyordu, modernliğin telaşına inat, hayat sessizliğini koruyan bu kadim şehirde bir gün bir gece misafir olduk. İkinci gün. Buradaki dostlarımızı da ziyaret ettikten sonra Ankara'ya doğru yola çıktık.
Kastamonu'dan ayrılmak zor olsa da, bu şehir'de yaşadığımız güzel anılar, içimizde hep sıcak bir iz olarak kalacak. Her köşesinde tarih, her nefesinde huzur gizli bu şehir bize hem geçmişi hem dostluğu hatırlattı.
Kastamonu, kalbimizde artık güzel bir hatıra olarak yaşamaya devam edecek...
Değerli dostlar, şöyle bir düşününce, vatanımızın her köşesi cennetten bir parça gibi, bu cennet vatanı canlarıyla kanlarıyla bedelini ödeyerek bizlere miras bırakan Atalarımıza minnet duymamak elde değil. Bu vesil ile en başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemâl Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi bir kez daha sonsuz rahmetlerle minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad Mekanları cennet olsun...
Sevgi ve saygılarımla...