Yaz mevsiminin kavurucu sıcaklarıyla birlikte Türkiye'nin dört bir yanından yükselen alevler, yalnızca doğayı değil, aynı zamanda ihmalleri, eksik hazırlıkları ve sistemin zaaflarını da gözler önüne seriyor. Bu satırları kaleme aldığım sırada, Eskişehir'in Seyitgazi ilçesine bağlı Büyükyayla'daki orman yangını kontrol altına alınmıştı. Ancak Bursa, Karabük ve Adıyaman'daki yangınlar hâlâ devam ediyordu. Alevlerle canı pahasına mücadele eden orman kahramanlarına Rabbimden güç, kuvvet diliyorum. Onların azmi, dirayeti ve fedakârlığı olmasa, yeşil vatan dediğimiz ormanlarımız çok daha büyük kayıplarla yok olurdu. Geçtiğimiz yıllarda orman yangınları üzerine yaptığım araştırmalarda karşıma çıkan bazı çarpıcı rakamlar dikkatimi çekti. Ancak rakamlara geçmeden önce Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe'nin gösterdiği duyarlılığa değinmek isterim. Başkan Tepe, yangın süresince günlerce bölgeden hiç ayrılmadan ekipleri koordine etti. Onun şu tespiti oldukça önemliydi: "Yangında ilk bir saat çok kritik. İlk müdahale başarılı olursa, yangın büyümeden kontrol altına alınabilir." Bu sözlere katılmamak mümkün değil. Arazinin coğrafi yapısı, ulaşım imkanları ve özellikle de hava desteği bu ilk müdahalede hayati rol oynar. Dağlık ve ormanlık alanlarda yangın söndürme uçakları ve helikopterler olmadan etkili müdahale mümkün değildir. Peki, elimizde ne var? 2002–2019 yılları arasında Türkiye'de 40 bin 697 orman yangını yaşanmış, bu yangınlarda yaklaşık 250 bin hektar orman alanı kül olmuştur. Ancak Orman Genel Müdürlüğü'nün 2024 faaliyet raporuna göre, yalnızca 2021–2024 yılları arasında 14 bin 728 yangında 216 bin 278 hektar orman alanı yanmıştır. Bu, son yıllarda yangınların sıklığının ve şiddetinin arttığını göstermektedir.2025'in ilk 7 ayında 3 Binin üzerinde yangın meydana gelmiş. Her geçen yıl sayılar artış eğiliminde. Türkiye'nin Akdeniz iklim kuşağında yer alması, sıcak, kurak ve rüzgarlı yazları beraberinde getiriyor. İklim krizinin etkisiyle bu dönem artık daha uzun ve daha tehlikeli. Bu nedenle orman yangınlarına hazırlık, sadece bir yazlık görev değil; yıl boyunca planlanması gereken bir afet yönetim sürecidir. Türkiye'nin yangınlara havadan müdahale filosu her yıl tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bazen kullanılamayan Türk Hava Kurumu uçakları, bazen yetersiz helikopter sayısı gündeme geliyor. Avrupa ülkelerinde yangına müdahale süresi ortalama 5–6 dakikaya kadar inmişken, Türkiye'de bu süre yaklaşık 11 dakikadır. Bu fark, alevlerin kontrolden çıkmasına sebep olabiliyor. Müdahale süresini kısaltmak için teknoloji devreye sokulmalı. İnsansız hava araçları (İHA), erken uyarı sistemleri, gözetleme kulelerinin modernizasyonu ve yer ekiplerinin tam donanımlı olması artık bir lüks değil, zorunluluktur. Ne yazık ki, yangınla mücadelede kullanılan kask, maske ve iş güvenliği ekipmanlarının eksikliği, yaralanma ve can kayıplarına yol açabiliyor. Orman Genel Müdürlüğü'nün yaklaşık 25 bin personeline ek olarak, kayıtlı 130 binden fazla gönüllü yangınla mücadelede yer alıyor. Karadan müdahalede bin 786 arazöz, 2 bin 742 ilk müdahale aracı ve 831 iş makinesi kullanılıyor. Ancak bu ekipmanların düzenli bakımı yapılmazsa, kriz anında işlevsiz kalabilir. Ayrıca gönüllülerin organize ve eğitimli olması da ayrı bir zorunluluk. Aksi halde iyi niyet, yeterli etkiyi doğurmaz. Yangınların büyük kısmı insan kaynaklı. Elektrik hatları, tarla yangınları, ihmaller… Ancak bu ihmallerin denetlenmesi ve caydırıcı cezaların uygulanması ne yazık ki yeterli değil. Yangına sebep olanlara verilen cezalar yetersiz kalıyor. Bu noktada Adalet Bakanlığı'nın daha sert yaptırımlar içeren yasal düzenlemeler yapması gerekir. Risk haritalarının güncel olmaması, gözetleme kulelerinde yeterli personelin bulunmaması ve hava filosunun kapasitesizliği de sistemdeki diğer açıklar olarak karşımıza çıkıyor. Büyük ölçekli yangınlarda ekiplerin lojistik desteği zamanında ulaştırılamıyor. Bu da mücadeleyi sekteye uğratıyor. Orman yangınlarıyla mücadele, sadece orman teşkilatının değil, hepimizin sorumluluğudur. Her söndürülmeyen sigara izmariti, her ihmalkar ateş, her denetimsiz alan, bir doğa faciasının habercisi olabilir. Şimdi durup bir düşünelim…
Alevlerin yuttuğu ormanlarda sadece ağaçlar yanmıyor.
Bir sincabın yuvası, bir karacanın kaçış umudu, bir çiçeğin tomurcuğu, bir çocuğun gölgesine sığındığı çam ağacı da yanıyor. O yangınlarda
bir çobanın sabah yürüdüğü patika,
bir annenin çocuğuna gösterdiği kuş yuvası,
bir dedenin bastonuna yaslanarak oturduğu orman kenarı da yok olup gidiyor. Unutmayalım, bu topraklar bize miras değil, emanettir.
Ormanları korumak, sadece görevlilerin değil; bu topraklarda nefes alan, yürüyen, düşünen herkesin ortak sorumluluğudur.
Gelin bir sigarayı yere atmaktan, cam şişeyi ormana bırakmaktan, ateşi kontrolsüz yakmaktan vazgeçelim.
Çünkü bazen küçücük bir kıvılcım, bin yıllık hayatları kül eder. Yeşil vatanı korumak, geleceği korumaktır.
Bugün bir ağaç kurtarırsak, yarın bir nesli yaşatırız.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.