İklim değişikliği, sadece bir çevre meselesi değil; aynı zamanda insanın doğayla kurduğu derin ve hassas ilişkinin de en açık göstergesidir. Dünya, yüzyıllardır insana ev sahipliği yapmış bir gezegen olarak, doğasının dengesini hep koruyarak hayatta kalmayı başarmıştır. Fakat son yıllarda yaşadığımız değişimler, bu dengeyi ciddi şekilde tehdit ediyor. Doğa, insanın varoluşunu mümkün kılan her şeydir; ama o da bir denge içinde varlığını sürdürebilir. İklim değişikliği, bu dengeyi bozuyor ve doğanın sustuğu, bizlerin de hayatın sessizliğine çekildiği bir döneme giriyoruz.
Toprak Susarsa, Hayat Susar
Doğa, insanlık tarihinin başlangıcından beri varlığını sürdürüyor, ancak her geçen gün daha fazla tükeniyor. Yaşadığımız bu gezegenin kalbi, toprağımızdır ve o sustuğunda, biz de sustuk demektir. Bu, doğanın ve insanlığın birlikte var olma mücadelesinde ne kadar kırılgan bir noktada olduğumuzu gösteriyor.
Günümüzde hızla artan nüfus, sanayileşme, ormansızlaşma, su kirliliği ve hava kirliliği gibi faktörler, doğanın ölüm kalım savaşına girmesine neden olmaktadır. İklim değişikliği sadece çevresel değil, sosyal ve ekonomik bir kriz de yaratmaktadır. Zira doğal afetlerin artışı, tarım alanlarındaki verimlilik kaybı, su kaynaklarının tükenmesi, hatta ekosistemlerin çöküşü, tüm insanları doğrudan etkilemektedir.
Toprak, su, hava... Bunlar bizim yaşamımızın temel taşlarıdır. Ama bu taşlar kırılırsa, insanlık da kırılacaktır. Her kaybolan ağaç, her tükenen hayvan türü, her kirlenen deniz, aynı zamanda insanın geleceği için bir tehdit oluşturuyor. İnsanlık olarak bu tehditlere karşı duyarsız kaldıkça, doğanın bu çığlığı daha da büyüyecek ve karşılığında büyük felaketler bizi bekleyecektir.
Bugün, doğanın çığlığını duymak için bir adım atmalıyız. Doğaya verilen değer, aslında bizlere, yaşamımıza verilen değerdir. Çevremizi korumak, hem kendimizi hem de gezegenimizi kurtarmak anlamına gelir. Her birimiz, bir fidan dikerek, suyu korumak, havayı temizlemek için el birliğiyle bir şeyler yapabiliriz. Çünkü doğaya ve toprağa verdiğimiz değer, aslında kendi varlığımıza verdiğimiz değerdir.
Ve unutmayalım ki, doğa sustuğunda, biz de kayboluruz.
Hareket etmenin vakti çoktan geçiyor. Eğer doğaya karşı duyarsız kalmaya devam edersek, her geçen gün daha fazla kaybedeceğiz ve geleceğimizin büyük kısmı yok olacak. Ama eğer biz harekete geçersek, bu sessizliğe son verebiliriz. Doğa, bize verdiği tüm güzellikleri bizden bekliyor. Gelecek nesillerin yüzlerinde gülümseme görmek, doğayla barış içinde yaşamak, hepimizin elinde.
Bize, bugün çok sorumluluk düşüyor. Her bir adım, her bir farkındalık, doğanın yeniden doğmasına bir umut olabilir. Toprağımız susarsa, hayat susar. Ama biz harekete geçersek, bu suskunluğa son verir, doğanın sesini tekrar duyurur ve kaybolan geleceğimizi geri kazanabiliriz. Gelecek, bugünden atacağımız adımlarla şekillenecek.
Sevgi ve saygılarımla.
Şerife Gündoğdu
06 05.2025
YAĞMUR
Yücelerde bulut olur,
Bir müjdeci yel olursun,
Kâinata umut olur,
Coşkun akan sel olursun,
Ağırlığın Mevla'm çeker,
Abı hayat gibi akar,
Dilediği yere döker,
Sağnak sağnak göl olursun,
Yaşamın can damarısın ,
Rabbimizin imarısın,
Tüm doğanın mimarısın,
Gonca gonca gül olursun,
Her damlanı her bir melek,
İndirir ta yerlere dek,
Yeryüzünde tam bir ahenk,
Şakıyan bülbül olursun,
Seninle canlanır toprak,
Seninle yeşerir yaprak,
Tarlalarda başak başak,
Sofralarda bal olursun,
Şerife Gündoğdu