Merhaba değerli okurlar!
Bugün toprakla uğraşmayı seven biri olarak, onun sırlarla ve hikmetlerle dolu dünyâsını konu aldığım "Toprak Kasîdesi"ni paylaşmak istedim.
Toprağı suskun bir bilge olarak tanımlıyorum. Çünkü ;ne bağırır, ne şikâyet eder. Sadece bekler. Her adımımızda onu ezeriz ama o bizi yine de bağrına basar. Yağmuru emer, tohumu saklar, ölüyü örter, hayatı yeşertir. Kendisi hem başlangıcı hem sonu taşır.
Bir avuç toprağa dikkatle bakınca, aslında insanın hikâyesini görürüz. Kibirle havaya, arzuyla suya, öfkeyle ateşe karışsa da sonunda yine toprağa döner insan. Toprak, bize; "geldiğin yer de ,gideceğin yer de burası " der sessizce.
İnsan topraktan doğar, toprağa döner ama aradaki yolculukta hep onu unutur. Oysa toprak unutmamıştır. Kimlerin gözyaşını içtiğini, kimlerin kanını sakladığını, hangi gönlün içinde bir tohum gibi filizlendiğini bilir. Toprak bilir ama söylemez. Çünkü hikmet, sessizliği sever.
Belki de insan, toprağın üstünde değil, içinde yaşar aslında. Zira insanın kalbi de bir topraktır: Ne kadar temizlersen o kadar bereketlenir. Kinle, kibirle, hırsla kirletirsen kirlenir. Ama sevgiyle, sabırla yoğurursan çiçekler açar.
TOPRAK KASÎDESİ
Ey zemîn, binlerce sır gömdün şu büryân bağrına,
Sen tevâzû dersi verdin ehl-i îmân bağrına.
Secde sensin ,sen ki her zerrende var âh-u zikir,
Sakladın sen şüphesiz yâr nîce erkân bağrına.
İlk defâ verdin nefes hem sen yarattın Âdem'i
Rahmetinden üfledin cân doldu cânân bağrına.
Her kemik bir çiğdem olmuş, her kefen bir goncadır
Her şehitten dem düşerken oldu kurbân bağrına.
Ah! Ne aşklar gizledin sen, nîce sırlar sakladın
Kanlı yaşlardan sulanmış dertli ummân bağrına
Bir avuç tozdan olup dünyâyı ettin mest-i naz
Her nefes bir can verirken, doldu devrân bağrına
Kulların tozlarda gizler hâsretin her rengini,
Bin hayâtın bin ölümdür saklar pinhân bağrına
Gözyaşından çağlar ırmaklar, hakîkat söyleşir
Her gönül ,gizler o nûr-u zât-ı şâdân bağrına
Sende eşkin en latîf bârânı var hiç şüphesiz
Bir niyâz gökten düşer damlar o üryân bağrına
Ey zemîn, ey nevbahârın dürr-i mercan aynası,
Lâle, nergis ,gül açarken verdi reyhân bağrına.
Ey tevâzû, ey sükûtun haykıran sonsuzluğu
Her gurur toprakla hemhâl cümle ünvân bağrına
Ey turâb, ey âlemin sultânının ilk menzili
Her bir âh u zâr ki sığmaz, dertli giryân bağrına
Ey yer, ey sessizliğin mümtâz olan son perdesi
Sen ki bin sır saklayan âlîsin irfân bağrına
Toprak, ant olsun verirsin hem fakir hem kâruna
Bir misâl kî her nefes muhtaç o dermân bağrına
Her tohum bir kâinat, her zerre bir kevser olur
Gör ki rahmet sarmalar, nîmet verir seyrân bağrına.
Ey ki sînen hikmetinden bin kelâmâ tercümân
Bil ki her kum tânesinden sızdı şükrân bağrına
Bir gün elbet her kulun toprakla vuslat ânı var
Belki bin lîsan fısıldarsın o yâran bağrına
Sende ikmâl oldu ey yâr onca sultan, onca kul
Giydi herkes ak kefenden cümle mihmân bağrına
Bir zaman gül, bir zaman hâk, bir zaman pür toz olur
Gör ne çok hâl gizlemiştir hayli âyân bağrına
İns ü cin, kurdun ,kuşun, özgürlüğün tek yurdudur
Zahmet ister, gönderir rahmetle ihsân bağrına
Aşkla yan, aşkınla piş, aşkınla dön der her kula
Bin kerâmet sığdırır, Rabbim ki rahmân bağrına
Süt verir, ekmek verir, sadrında saklar canları
Her tohum bir aşk-ı memnû yazdı destân bağrına
Bir nefeslik dâr için varlık da boş yokluk da boş
Ser verip sır saklayanlar girdiler cân bağrına
Gün gelir gök seslenir, dal canlanır güller açar
Her nefes bir vird olur zikriyle elvân bağrına
Bir tohum güller verirken hârla bülbüller ölür
Her güzellik kaybolur, bilcümle mîzân bağrına
Birce toprak, sende kervanlar yürürken iz kalır
Hepsi bir bir kaybolurken olmaz isyân bağrına
Bir nefeslik saltanattan sonra sessiz bir keder
Hem bir uçmağ hem cehennem koydu gufrân bağrına
Sende başlar yolculuk, hem sendedir en son sefer
Her heves toprak olurken göçtü kervân bağrına
Toprağın kalbinde gurbet göç ederken hercümerc
Her bahar bir gül düşer, sırlarla lerzân bağrına
Kim bilir kaç aşkı gömdün sen ki ey hâk-i fenâ
Toprağın altında saklar sözde pişmân bağrına
Ser verir, sır vermez ammâ bitmez âşkın nâmesi
Sabrının mektûbudur toprak ki fermân bağrına
Gamze-i aşkınla yanmış tâ ezelden cân özün
Sığmaz aslâ yâreler, deryâ-yı efgân bağrına
Şeb kefen , asmânda yıldızlar alevden şûledir
Gam gömer sessizce zulmet dostça meydan bağrına.
Ey gönül sus, sen sükût et , sîne çatlarsâ da sus,
Çünkü sabrın rengi aldır sindi sûzân bağrına.
Mâcerâlar gizlidir her taşta her toprakta bil
Hâr-ı gül bir tende sırdır, sakla Taşkın bağrına
fâîlâtün / fâîlâtün / fâîlâtün / fâilün
NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA
NOT: Kasîde, Dîvân Edebiyâtı'nın en uzun ve en değerli nazım şeklidir. Beyit sayısı 33 beyitle 99 beyit arasında değişir.
Değerli okurlar! Kalbimizin tarlasında
sevgiden,merhâmetten,umuttan başka hiçbir şey bitmesin. Toprak kadar alçak gönüllü, tohum kadar Umut dolu günlerimiz olsun.
Sevgiýle kalın.