Merhaba değerli okurlar!
Sessiz Bir Teslimiyetin ve Derin Bir Uyanışın Hikâyesi
İnsan, varoluşunun başından beri anlam arayışındadır. Bazen gökyüzüne bakar, yıldızların düzeninden bir işaret bekler; bazen kendi iç sesine kulak verir, fısıltıların arasında hakikati arar. Yol uzundur, yokuşludur ve çoğu zaman yalnızlıkla sınanır. İşte bu yolculukta insanın en büyük iki azığı tevekkül ve tefekkürdür. Biri kalbi rahatlatır, diğeri zihni uyandırır. Biri "bırak" der, diğeri "bak"…
Tevekkül, tembellik değil; aksine en yüksek gayretten sonra gelen derin bir iç huzurdur. "Ben çabaladım, ben aradım, ben düşündüm. Şimdi sonucu Yaradan'a bırakıyorum" diyebilmektir. Modern çağın en büyük yanılgılarından biri, kontrol edebileceğini sandığı her şeyi kontrol etmeye çalışmasıdır. Oysa tevekkül, kontrolü değil güveni öğretir.
Bir annenin çocuğunu Allah'a emanet etmesi gibi… Bir kaptanın denize açılmadan evvel tüm hazırlıklarını yapıp, sonrasında rüzgâra razı gelmesi gibi… Bu bir boşvermişlik değil; teslimiyetle barışmış bir bilinç hâlidir. Çünkü insan bilir ki, Rabbine bıraktığı şey emniyettedir.
Tevekkül edenin sırtı yere gelmez; çünkü o, yalnızca sonuca değil, sürece de rıza göstermeyi öğrenmiştir. Hüzün geldiğinde "Bunda da bir hayır vardır" der. Sevinç geldiğinde "Bu da geçer" der. Kalbi ne şımarır, ne yıkılır. Tevekkül, kalbi sabit tutar; fırtınalar arasında bir liman gibidir.
Tefekkür, düşünmekten daha fazlasıdır. O, varlığın ardındaki anlamı aramak, görünenin ötesine geçmektir. Bir yaprağın damarlarında, bir çocuğun tebessümünde, bir karıncanın düzeninde Rabbini görmek… İşte tefekkür budur.
Kur'an'ın sıkça emrettiği "Düşünmez misiniz?", "Akletmez misiniz?" soruları, aslında bu uyanışı çağırır. Düşünmeyen kalp körelir; gören göz, görememeye başlar. Her şey alışkanlık hâline gelir; oysa her şey bir mucizedir. Güneşin doğuşu, nefes alışın, bir elmanın içinde saklı düzen… Her biri bir davettir: "Bak, düşün, hisset."
Tefekkür, insanı sadece bilgiye değil, hikmete götürür. Hikmet ise bilgiden daha ötededir; kalbin de anlayabileceği bir idraktir. Bilgi insana güç verir, hikmet insana tevazu kazandırır.
Bu iki kavram, aslında birbirinden ayrı düşünülemez. Tefekkür eden bir insan, evrenin ne kadar ince bir dengede olduğunu, ne kadar az şeye müdahale edebileceğini anladığında tevekkül eder. Ve tevekkül eden insan, her şeyin Allah'ın takdiriyle yürüdüğünü gördükçe, o düzende tefekkür etmeye başlar. Böylece bu iki hal, insanın ruhunda iç içe geçer; birini yaşadıkça diğeri büyür.
Sabahın erken saatlerinde bir kuşun rızkını araması, tevekkülün en güzel örneğidir. O kuş düşünmez, plan yapmaz ama aç da kalmaz. Gecenin sessizliğinde göğe bakarken zihnimize düşen sorular ise tefekkürün kapısını aralar. Bizi yaratan, bu soruları da içimize koymuştur. Çünkü tefekkür eden, kendisini de anlamaya başlar.
Tevekkül ve tefekkür, insanı dengede tutan iki sütundur. Biri olmadan diğeri eksik kalır. Sadece tevekkül, insanı pasif bir bekleyişe, sadece tefekkür ise fazla analizle yorgunluğa sürükleyebilir. Ama birlikte olduklarında, insanın hem zihni aydınlanır hem kalbi huzur bulur.
Bir gün her şeyin anlamını tam olarak anlayamayabiliriz. Ama tevekkül ettiğimizde bilmediğimize güvenmeyi, tefekkür ettiğimizde ise bildiklerimizle yetinmemeyi öğreniriz. Belki de en büyük bilgelik budur.
KALBİN İKİ KANADI
Bir tohum düştü toprağa sessizce,
Ne bilir yağmuru, ne de güneşin niyetini…
Ama bekler, sabırla, tevekkülle.
Çünkü bilir; eken Rahman'dır,
Yeşerten de O'dur nihayetinde.
Bir bakış düştü gökyüzüne,
Bir yıldız kaydı gecenin içine.
Bir soru çaldı kalbin kapısını:
"Neden varım, kimim, nereye?"
İşte o an başlar tefekkürün ilk secdesi…
Tevekkül…
Bir damlanın okyanusa rızası gibi,
Bir serçenin sabah rızkını bilmeden ötüşü gibi…
Elinden geleni yapıp,
Sonunu Yaradan'a bırakmaktır.
Bazen ağlayarak,
Ama asla vazgeçmeyerek.
Tefekkür…
Bir yaprağın damarında gizli ilmi sezmek,
Sessizlikte Rabb'inin sesini duymaya çalışmak.
Her şeyin bir hikmeti olduğuna
Kalbinle "evet" diyebilmektir.
Bakarken sadece gözle değil,
Kalple de görmektir.
İkisi birleşince
Bir denge doğar insanda:
Ne fazla dert, ne boş umut…
Sadece kabul, sadece hikmet…
Sadece bir kulun Rabbine
Yakınlaşma çabası…
Ey insan,
Bir kanadın tevekkül,
Diğeri tefekkür olsun senin.
Uçmak istiyorsan huzura doğru,
İkisini de unutma hiçbir yolculukta.
Tefekkürle derinleşen kalp, Hakk'ı temaşa eder; tevekkülle sükûna eren gönül, Hakk'a teslim olur.
Hakka teslim olmak dileğiyle...
NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA