Merhaba değerli okurlarım!
Bugün öğretmenler günü. Emekli olabilim ama ,öğretmenlik rûhum hâlâ dün gibi canlı. Hissettiklerimi, düşündüklerimi ,hayallerimi kaleme aldım bugün.
Okullarda kutlamalar, çiçekler, mesajlar, teşekkürler hiç olmadığı kadar çok. Ama ben biliyorum ki, öğretmenlik bir günle sınırlı değil. Her gün, her sabah sınıfın kapısından içeri adımımı attığımda başlar benim mesaim. Kendi gölgemi geride bırakıp, görünmez bir ışığı taşırım yanımda. Belki fark edilmeyen, ama varlığını hissettiren bir ışık.
Bazen çocukların gözlerinde ,tahtada, kelimelerin arasında kaybolurum . Sanki o bakışta bir okyanus saklı ve ben o okyanusta küçük bir sandal gibi sessizce süzülürüm hafızaların en ücra köşesine. Kimi zaman fırtına gibi, kimi zaman hafif bir rüzgâr gibi dokunurum onlara. Yanlarında, arkalarında, önlerinde olurum. Sadece bilgi vermek değil benim işim. Sabır, güven, umut taşımak, iyi ve ahlaklı insan olmaları için eğitmek. Bunları yaparken çoğu zaman kendi yorgunluğumu fark etmiyorum bile.
Kırık kalemler, paslı harfler, yıpranmış defterler, havada uçuşan tebeşir tozları... Bunlar benim savaş alanım. Her harfim bir mücadele, her cümlem bir yolculuktur bilim yolunda. Bazen yorgunluktan ellerim, gözlerim, aklım, bedenim isyân eder. Ama bir tebessüm, bir "anladım öğretmenim" cümlesi tüm yorgunluğumu alır. Ve yeniden güne başlarım mutlulukla.
Öğretmenlik bazen görünmez bir nehir gibi sessizce akar, hayat verir, iz bırakır. Kimse fark etmez çoğu zaman. Ama ben bilirim her sessizlik, her bakış, her çocuğun ilerleyişi benim izimi taşır. Kendimi bir bahçıvan gibi hissederim. Her öğrenci bir tohum, her öğretilen bilgi bir tomurcuktur. Ben sabırla sularım o tohumları. Bilgilerimle büyürler. Ve ben, böylece kendi köklerimi de derinleştiririm.
Geceleri düşünürüm; boş sınıfların sessizliği bazen ağırlık gibi gelir omuzlarıma. Ama sonra , her sessizlik bir öğrenme anı, her karanlık ışığın doğacağı sabaha hazırlıktır derim. Bugün bana çiçekler verilebilir, teşekkürler edilebilir. Ama gerçek ödül, bir öğrencinin gözündeki ışıkta, bir kelimenin anlam bulmasında, bir yüreğin büyümesinde saklıdır.
Öğretmen olmak, bazen kendini unutmaktır. Ama unutulmak değil. Her öğrencide bıraktığın iz, her sözden doğan umut, kendi varlığının yankısıdır. Öğretmenlik bir mum gibi yanmaktır. Kendi ışığını feda ederek başkalarının karanlığını aydınlatmaktır. Ben, öğretmenim. Gölge ve ışık arasında sessiz ama hep var olan, öğrencilerimin gözlerinde varlığımı sürdüren bir ışık.
Okul koridorlarının sessizliğinde, sınıfın boş sıralarında bazen kendimi yalnız hissederim. O anlarda kendime sorarım: "Tüm bu çabalar, tüm bu sabır, gerçekten karşılığını buluyor mu? " Ama sonra bir öğrencimin gözleri gelir aklıma, bir soruya verdiği doğru cevap, bir kağıtta gördüğüm küçük ama kararlı çizgiler. Öğrettiklerimi anladıklarının verdiği bir sevinç kaplar içimi. İşte o an bilirim ki, her yorgunluk, her fedakârlık bir değere dönüşmüştür.
Öğretmen olmak, bazen gökyüzündeki yıldızlara bakıp hayal kurmak gibidir. Onları yakalayamazsın, ama varlıklarını hissedersin. Her öğrenci bir yıldızdır benim gözümde. Ve benim görevim onları görmelerine yardımcı olmaktır. Bazı yıldızlar erken parlar, bazılarının parlaması ise zaman alır. Ama hepsi kendi ışığını bulduğunda, bilirim ki benim ışığım da boşuna yanmamıştır.
Bir çocuğun hayatında küçük bir fark yaratabilmek, bazen bir yaprağın rüzgârla dansı kadar narin bir şeydir. Ama o narin etki, zamanla bir ağaç olur, bir orman olur, bir yaşamı şekillendirir. Ben bunu gördüğümde, tüm yorgunluğum, tüm geceler boyunca taşıdığım sessiz yükler bir anda hafifler.
Ben her gün, küçük detaylarda mutluluğu ararım. Bir öğrencinin doğru cevabında, bir defterin köşesine düşen notta, bir masum tebessümde… Bunlar, öğretmenliğin görünmez ödülleridir. Kimse görmez belki, ama ben hissederim. Her çocuk bir yol, her öğrenci bir işarettir. Ben de yön gösteren bir pusula.
Şimdi emekliyim. Sınıflarım yok, koridorlar sessiz. Ama öğretmenlik ruhum hâlâ canlı. Hâlâ yanımda taşıdığım bir ışık gibi parlıyor. Öğrencilerimin gözlerindeki merak, onların küçük başarıları, doğru cevabı bulduklarında hissettikleri sevinç, hepsi hâlâ benimle. Emekli olmuş olabilirim, ama bilgiye, sabıra ve sevgiye olan bağlılığım hiç azalmadı. Her gün, bir kitapta, bir gazetede, bir gençle sohbet ederken, o öğretmen yanım tekrar canlanır. Ben öğretmenim, sınıflarda olamasam da, öğrencilerimin hayatına dokunmaya devam ediyorum.
ÖĞRETMENİM
Bir kelâmdan bin hakîkat öğretirsin bizlere
Bıkmadan hep anlatırsın gül döşersin sözlere
Gönlümüzden perde kalkar nûr inerken gözlere
Hiç ödenmez hakkın aslâ gülcesin öğretmenim
Her kitâbın her kelâmın hikmetinden sezgisin
Ders değil sankî gönüller meclisinden ezgisin
Sen hayâtın cennetinden hem desen hem çizgisin
Çünkü varsın tâ ezelden gözdesin öğretmenim
Parlayan bir incisin sen görmedim yoktur eşin
Hergün ömrün harmanından bilgi vermek tek işin
Sen ki ilmin kandilîsin, sönmez aslâ âteşin
Ham alır olgun verirsin özdesin öğretmenim
Kalbimizden gam silersin tatlı bir sohbet ile
Bilgi ummânından içtik, bıkmadan gayret ile
Öptüm âlim ellerinden her zaman hürmet ile
Yolcuyuz biz sen klâvuz simgesin öğretmenim
Rabbim ömrün dâim etsin her günün olsun bahâr
Nûrla dolsun birce gönlün gelmesin aslâ zarar
Arşa yükselsin duâlar kalsın ismin pâyidâr
Her seherden sen doğarsın zirvesin öğretmenim
fâîlâtün / fâîlâtün / fâîlâtün / fâilün
NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA