6 Ekim günü sabahı bir televizyon haber kanalında " Bu gün Dünya Serebral Palsi
günüdür" şeklinde bir haber geçti.
Peki nedir sizce Serebral Palsi? Ne ifade ediyor bizler için? Yabancı dilden dilimize
geçmiş bir kavram olarak düşünürüz kelimelerin okunuşundan. İlgisi olmayanlar için bu
soruların sorulması, bilmemesi gayet normaldir. Nedir bu Serebral Palsi şeklinde soranları
kınamamak gerekir.
İlk defa William Little tarafından 1862 yılında tanımlanan "serebral palsi"yi
gelişmesini tamamlamamış beyinde oluşan hasar nedeni ile ilerleyici olmayan, öncelikle
hareket ve duruş bozukluğu, ek olarak duyu ve bilişsel problemlerin görülebildiği, erken
çocukluk döneminde sıkça yaşanılan problemler bütünü şeklinde tanımlamak mümkündür.
Dünyada görülme ortalaması Binde iki civarında iken, maalesef Ülkemizde bu oran
Binde dört civarındadır. Ülkemizde bu oranın fazla olmasının sebeplerini, akraba evlilikleri,
hamilelik döneminde geçirilen hastalıklar, doğum şartlarının olumsuzluğu, bebek bakım
şartlarının hizmetlerinin eksikliği şeklinde sıralamak mümkündür.
Doğum öncesi, doğum sırası veya doğum sonrası gibi üç ana başlıkta toplanacak
nedenlerden dolayı beyinde oluşan hasarlar kas iskelet sistemi bozukluklarına yol açar.
Üç aylık iken başını tutamayan, altı-yedi aylık iken oturamayan sekiz-dokuz aylık iken
dönemeyen, birbuçuk yaşına gelindiğinde yürüyemeyen çocuklar, uzmanlar tarafından
mutlaka değerlendirilmelidir.
Serebral palsi'li çocukta duruma göre, aynı taraf kol bacak, daha çok bacaklar az da
olsa kollar, hem kollar hem de bacaklar etkilenebilir. Fiziki gelişim bozukluklarının yanı sıra,
zihinsel yetersizlik, epilepsi nöbetleri, görme- işitme bozuklukları, konuşma bozuklukları
yutma-emme yetersizliklerine de sıkça rastlanılmaktadır.
Serebral palsi tedavisinde, oluşan hasarları gidermek, tedavi etmek günümüz
imkanlarıyla mümkün olmasa da, var olan bulguyu azaltmaya yönelik veya ilerlemeyi
önleyecek tedavi ve uygun rehabilitasyon uygulamaları ile çocuğun en üst düzeyle
bağımsızlığını kazanabilmesi, tedavi sürecinde başarının geleceği son düzeydir.
Çocuklar büyüdükçe tedaviden beklentiler de büyür, bağımsız olarak hareket
edilebilmesi, yemek yeme alışkanlığının kazanabilmesi, kendi kendine giyinme alışkanlığının
kazanılabilmesi bazen beklenenden daha uzun zaman alır. İlerlemede yavaşlama veya
duraksama, kötüleşme veya geriye dönme anlamına gelmez.
Serebral palsi'li çocuklara sahip ailelerin dertleri de diğer engelli çocuk sahibi ailelerle
benzeşir. Ancak bu olguda fiziksel problemler daha ön planda ve belirgin olması sebebiyle
ailelerin kabullenmesi daha çabuk olur, dolayısıyla da tedavi için arayışlar daha çabuk başlar.
Her olguda olduğu gibi erken teşhis ve tedavi, rehabilitasyon işlemlerinin erken
başlaması, sabır ve uzun süren tedavi süreçlerinden bıkkınlık gösterilmemesi ailelere düşen en
büyük görevdir. Diğer taraftan çocuklar sosyal hayattan koparılmamalı, ortak problem
yaşayan ailelerle birlikte hareket edilmesi, uzun süren rehabilitasyon işlemlerinde gerekirse
ailelerin de çeşitli terapilerden faydalanması aile sağlığı açısından oldukça önemlidir.
Bu konuda da her zaman olduğu gibi en büyük pay annelere düşmekte olup, özellikle annelerin
dik ve sağlam durmaları tedavinin başarısında önemli yer tutmaktadır.
Medikal tedavinin yanı sıra, rehabilitasyon hizmetleri tedavi için gerekli olup, ailelerin
çocuklarını bu hizmetten faydalandırılması sırasında, araştırmalarını iyi yapmaları, fiziki
mekanları yeterli ve donanım açısından zengin olan merkezlerin araştırmasını yapmaları, aynı
zamanda da çalışan personelin yetkinliğini de araştırmaları zaruri bir hal almaktadır. Bir başka
deyişle işin ehlini bulmak tedavinin başarısıyla birebir ilgilidir.
Bütün bunların yanı sıra unutulmamalı ki, "Sevgi" her işin temelinde olduğu gibi bu
olgunun tedavisinde de en temel ögedir. Bu süreçte gerek ailelerin, gerekse tedavi sürecinde
bulunan uzmanların sevgilerini eksik etmemeleri ve hece hece ilerleyen okuma yazma
sürecinde olduğu gibi sabırla sevgiyle süreç yönetilmelidir.