Altın, dolardaki değer kaybının etkisiyle haftanın ilk işlem gününde rekor seviyelere ulaştı. Ons altın 3 bin 390 doları aşarken, gram altın ise 4 bin 165 lira civarında işlem görüyor. Bu dikkat çekici yükselişin hem küresel hem de iç dinamikleri bulunuyor.
Altın genellikle Amerikan doları üzerinden fiyatlandırılır. Doların diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesi, altını diğer ülke para birimleriyle alıcılar için daha ucuz hale getirerek talebi artırır ve dolayısıyla fiyatları yukarı yönlü destekler. Mevcut durumda doların zayıflaması bu etkiyi net bir şekilde gösteriyor.
Küresel çapta artan jeopolitik gerilimler ve belirsizlik ortamları, altını "güvenli liman" olarak gören yatırımcıların alımlarını artırıyor. Savaşlar, siyasi istikrarsızlıklar ve uluslararası krizler gibi olaylar yatırımcıları daha güvenli varlıklara yönlendirerek altın fiyatlarını yükseltebilir.
Altın, tarihsel olarak enflasyona karşı bir korunma aracı olarak kabul edilir. Yüksek enflasyon beklentileri veya gerçekleşen yüksek enflasyon, yatırımcıların paralarının değerini korumak amacıyla altına yönelmesine neden olabilir. Küresel ekonomideki enflasyonist baskılar altın talebini destekleyen bir faktör olabilir.
Özellikle ABD Merkez Bankası (FED) ve diğer büyük merkez bankalarının faiz politikaları altın fiyatlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Faiz oranlarının düşük olduğu dönemlerde, tahvil gibi faiz getiren yatırım araçlarının cazibesi azalırken, altın gibi faiz getirisi olmayan varlıkların talebi artabilir. FED'in gelecekteki faiz indirim beklentileri de altın fiyatlarını yukarı yönlü etkileyebilir.
Küresel ekonomideki yavaşlama veya resesyon endişeleri, riskten kaçınma eğilimlerini artırarak altın gibi güvenli limanlara olan talebi destekleyebilir.
Türkiye Özelinde
Gram altının fiyatı, ons altının dolar cinsinden değeri ve Türk lirası/dolar (TL/USD) kurundan etkilenir. Dolar kurundaki yükselişler, ons altın fiyatı sabit kalsa bile gram altının TL cinsinden fiyatını artırır. Mevcut durumda dolar kurundaki hareketlilik gram altındaki rekor seviyelerde etkili olmaktadır.
Türkiye'deki yüksek enflasyon ortamı ve KKM gibi araçların etkisiyle döviz talebinin artması, dolayısıyla altın fiyatlarının da yükselmesine katkıda bulunabilir.
Türkiye'de altına olan geleneksel talep, düğünler, yatırım amaçlı alımlar gibi faktörlerle canlılığını korumaktadır. Bu da fiyatlar üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturabilir.
Çin ve ABD arasındaki gerilim tırmanıyor
Son dönemde Çin ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerde belirgin bir gerginlik tırmanışı yaşanıyor. Özellikle ticaret, teknoloji ve bölgesel güvenlik gibi konularda artan anlaşmazlıklar, iki ülke arasındaki sözlü atışmaları ve karşılıklı restleşmeleri beraberinde getiriyor.
İki ülke arasındaki en önemli gerilim noktalarından biri ticaret. Son haftalarda, ABD'nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerini artırması ve Çin'in de buna misilleme olarak benzer adımlar atması, ticaret savaşının şiddetlendiğini gösteriyor.
Son açıklamalara göre, Çin'in bazı ABD ürünlerine uyguladığı gümrük vergilerini %125'e kadar çıkardığı belirtiliyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in "ülkeler arasındaki vergi savaşının kazananı olmadığı" yönündeki açıklamalarına rağmen, iki tarafın da geri adım atmamakta ısrarcı olduğu görülüyor. ABD tarafı ise Çin'in bu misillemelerine karşı yeni adımlar atabileceği sinyallerini veriyor.
Teknoloji yarışması ve yaptırımlar
Teknoloji sektörü de iki ülke arasındaki rekabetin ve gerilimin önemli bir alanı. ABD'nin Çinli teknoloji şirketlerine yönelik uyguladığı kısıtlamalar ve yaptırımlar, Çin'in tepkisine yol açıyor.
Son olarak, bazı kritik teknolojilere erişimin engellenmesi veya zorlaştırılması gibi adımlar, Çin tarafından "haksız rekabet" ve "baskı aracı" olarak nitelendiriliyor. Çinli yetkililer, kendi teknoloji sektörlerini güçlendirme ve ABD'ye olan bağımlılıklarını azaltma yönünde kararlı olduklarını vurguluyorlar.
Tayvan meselesi
Güney Çin Denizi ve özellikle Tayvan'ın statüsü gibi bölgesel güvenlik konuları da iki ülke arasındaki gerginliği artıran önemli faktörler arasında yer alıyor.
ABD'nin Tayvan'a verdiği destek ve bölgedeki askeri varlığı, Çin tarafından "iç işlerine karışma" ve "bölgesel istikrarsızlık yaratma" olarak değerlendiriliyor. Son dönemde yapılan açıklamalarda, Çin'in Tayvan konusundaki "tek Çin" ilkesinden taviz vermeyeceği ve gerekirse askeri seçenekleri dahi göz ardı etmeyeceği yönündeki söylemleri dikkat çekiyor. ABD ise bölgedeki müttefikleriyle birlikte hareket ederek "statükoyu koruma" yönündeki kararlılığını dile getiriyor.
Karşılıklı açıklamalar ve retorik
İki ülke arasındaki gerginlik, liderlerin ve üst düzey yetkililerin karşılıklı sert açıklamalarına da yansıyor. Son açıklamalarda, Çin tarafının ABD'yi "hegemonik güç" olmakla ve "uluslararası normları hiçe saymakla" suçladığı görülüyor. ABD'li yetkililer ise Çin'in "agresif tutumunu" ve "adil olmayan ticaret uygulamalarını" eleştiriyorlar. Bu sert retorik, iki ülke arasındaki güvensizliği artırıyor ve diyalog kanallarının zorlaşmasına neden olabiliyor.
Ekonomistler Trump'ı uyardı
Bu arada pazar günü itibarıyla 997 kişinin imzasının bulunduğu "tarife karşıtı deklarasyonda" Trump'ın tarife politikasının "yanlış yönlendirme" sonucunda atılan bir adım olduğuna işaret edildi, bunun ABD'nin kendi kendisini maruz bırakacağı bir ekonomik durgunluğa (resesyon) yol açacağı uyarısında bulunuldu.
Trump'ın tarife politikasını eleştirerek ortak mektuba imza atan isimler arasında Nobel ödüllü ekonomistler James Heckman ve Vernon Smith, ekonomist ve eski Cumhuriyetçi Teksas senatörü Phil Gramm ve eski başkan George W. Bush döneminde Ekonomi Danışmanları Konseyi'nin başkanlığını yürüten N. Gregory Mankiw gibi isimler yer aldı.