HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 AĞUSTOS 2025, CUMA


TUT ELİMDEN

31.07.2025 00:00
Temmuz ayının son sıcak günlerini geride bırakırken yurdumuzun yemyeşil  güzelliğinin tarifine kelimelerin yetmediği yeşilin bütün tonlarını barındırdığı  ormanlarımızın ateşe verilmesini ve yanmasını kaygıyla izlerken, söndürme çalışmalarında kullanılan ekipmanların demir aksamlarının bile eridiğini, Eskişehir'imizdeki yangın faciasında verdiğimiz 10 şehitimizin bulundukları ortamdaki mücadeleleri ve geriye kalanları izlemek insan olanı depresyona sokmaması mümkün değildir.
Hele ki daha bir haftalık evli bir çalışanı oraya göreve gönderilme hadisesi ise araştırmaya değerdir. Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diler ailelerine sabr-ı cemil dilerim.
Tüm bunlar olup biterken bir çiftçimizin ise yangına römorkutla su taşırken tekeri patlamasına rağmen o suyu ulaştırması yine vatan sevgisinin üst seviye yaptığı başka bir hadisedir. Çiftçimize ise yeni römork hediye eden eski römork şirketi takdire şayandır. Bu hadisenin esasen anadolu insanının verdiği mücadeleye örnek teşkil eden  Kurtuluş Savaşı'nda cepheye cephane ulaştırmaya çalışan kağnılı ecdatlarımızın ruhları da şad olsun.  
Bu yaz geçmiş yıllara göre çok sıcak geçmektedir. Ağustos ayında daha bir teyakkuz halinde olunmalı zira içimizde dolaşan hain o kadar çoğaldı ki, tüm tedbir alma mevkiinde bulunanların dikkatleri sevk ve idareleri titiz bir şekilde yerine getirilmelidir.
Tüm Türkiye olarak barış içinde ve kardeşçe yaşam haklarına saygılı bir ortamın yaratılması hepimizin görevidir. "Terörsüz Türkiye Yüzyılı " da bu çercevede önem arz etmekte ve tarafların  yapacakları açıklamaları kılı kırk yararak yapmaları kaçınılmazdır.
Bana göre artık terör örgütünün silah bırakmasından vazgeçme gibi bir durumu olamaz. Çünkü gerek TBMM deki komisyon oluşumu gerekse çevremizde oluşan yeni denge dinamiklerinin bunu konsolide ettiğini düşünüyorum.
Ancak terörden nemalanan yada terör örgütlerini taşeron olarak kullananlar yeni bir örgüt yaratma düşüncelerini de bertaraf edecek uyanıklık içinde olmamız gerekir. Karşımızda dünya'nın bir çok ülkesi ile işbirliği yapmış bir terör örgütünün silah bırakmasını konuşuyoruz. O ülkeler rahat bırakır mı? Mümkün mü? İşte onun için sağlam adımlarla ve uyanıklık içinde bu süreç inşallah başarılı bir şekilde tamamlanması beklentimiz ve  temennimizdir. 
İnsanın insana ihtiyaç duyduğu ve insan insanın zehrini alır sözünden aşağıdaki hikaye gerçekten şu zamanda aranan birlik ve beraberlik açısından, yorulmuş bedenler, kurulmuş kalpler, kurumuş vicdanlar için bize lazım olandır.

"Kapısının önüne bir sandalye koyardı… Dünyadan yorulanlar dinlensin diye."

Don Esteban 82 yaşındaydı.

Tek başına yaşıyordu, herkesin hızla gelip geçtiği bir mahalle sokağında.
Arabalar, motorlar, telefonlar, aciliyetler…

Ama o öyle değildi.

Her sabah, bir sandalye çıkarır ve evinin önüne koyardı.
Soğuk günlerde güneşe, sıcak günlerde gölgeye.

Asla kendisi oturmazdı o sandalyeye.

Boş bırakırdı. Üzerinde kartondan bir tabela olurdu:
"Eğer dünya sana fazla geldiyse, biraz otur. Hiçbir şey söylemen gerekmiyor."

İlk başta kimse oturmadı.

İnsanlar bunun bir şaka ya da yaşlı bir adamın can sıkıntısından yaptığı garip bir şey olduğunu düşündü.

Ama bir gün, bir kadın oturdu.
Gözlerinde yaş, sırtında yırtık bir sırt çantası vardı.

Don Esteban ona neden ağladığını sormadı.
Sadece bir bardak su uzattı ve sessizce yanına, başka bir sandalyeye oturdu.

Sonra bir genç geldi, hastaneden çıkmıştı.
Ardından oyuncağı kırılmış bir çocuk.
İşini kaybetmiş bir adam…

Yavaş yavaş, o sandalye hikâyelerle dolmaya başladı.

Paylaşılan sessizliklerle.
Derin nefeslerle.
Gerekli molalarla.

İnsanlar anladı: bu sadece bir sandalye değildi.
Geçici bir sığınaktı.

Birisi bir fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaştı.

Boş sandalyenin, üzerinde basit bir yazıyla duran görüntüsü viral oldu.

Binlerce insan şu mesajı paylaştı:

"Her zaman bir psikoloğa ya da ilaca ihtiyacımız yok.
Bazen sadece dünyanın durduğu bir yere ihtiyacımız var."

Bugün o sandalye hâlâ orada.

Bazen biri oturur.
Bazen kimse oturmaz.
Ama Don Esteban onu her gün çıkarır. Unutmadan, usanmadan.

Ona neden bunu yaptığını sorduklarında gülümseyerek şöyle der:

"Ben artık koşmuyorum.
Ama yorgun olmanın ne demek olduğunu biliyorum.
Eğer birine beş dakikalık bir dinlenme sunabiliyorsam…
birine bir şey yapmışım demektir."
Selam ve saygılarımla 

Muharrem Akaydın
Muharrem AKAYDIN / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr