Değerli dostlar, ülke olarak sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Bunlar da ister istemez insanı
etkiliyor. Öyle ki, içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Ya da her şey yapmak istiyorum da
elimden bir şey gelmiyor…
Düşünsenize, iki bin yirmi dörtten beri devam eden İsrail'in akıl, mantık, ahlak, vicdan
dışı saldırıları hız kesmeden devam ediyor. Altmış binden fazla ölenlerin üçte biri çocuk.
Sözüm ona ateşkes var!... Şimdi de sınırlı miktarda gelen yardımlara akın eden halka ateş
açarak öldürüyorlar. Böylesi zalim bir devlet, böylesi alçak bir millet yeryüzüne ne gelmiştir,
ne de gelir… Dünyanın gözü önünde katliamlara devam ediyorlar. Maalesef devletimiz
beklenen hamleyi şimdilik yapamıyor. Ama bu zulmün nihayetsiz sürmesi de mümkün değil.
Allah yıkılacak diyorsa, yıkılacaktır…Mesele bizim bu imtihanın neresinde olduğumuzdur.
Benim elimden gelen, maddi desteğin yanında sosyal medyada gereken paylaşımları
yapmaktı, şiirle destek vermekti. Bunu yapıyorum, ama millet olarak sosyal medyada bile
gereğini yaptığımızı söyleyemem.
İspatı mı?... İsrail'e bir beddua şiiri yayınladım. Bin altı yüz on üç arkadaşım varmış "feyste", yirmi üç kişi beğenmiş, üç kişi paylaşmış!...
Bir başka husus yolsuzluk, hırsızlık vakaları… Herkes bildiğini ve gereğini yapsın
arkadaş, A partisi B Partisi, kimden olursa olsun hesabını versin. Varsa cezasını çeksin. Bu bir
fırsattır. Bütün belediyelerde, devlet kurumlarında hırsızlık, yolsuzluk varsa ortaya
çıkarılmalıdır…Benim hırsızım, senin hırsızın olmaz. Hırsız hırsızdır!
Bir başka husus, bazı emeklilerin düşük maaştan dolayı yaşadıkları mağduriyet…
Anlamak mümkün değil. Hangi mantık, hangi insaf ve hangi merhametle yapıyorlarsa yanlış
yapıyorlar. Bunu düzeltmek için uzman olmaya gerek yok. Elini vicdanına koymak yeterli.
Yüksek maaş alana az, düşük maaş alana çok vereceksin. Aldığı maaşla, zam ters orantılı
olacak. Hepsi bu. Bu adaletsizlik de elbette vicdan sahibi herkesi yaralamaktadır.
Bir başka ve mühim mesele de son zamanlardaki orman yangınları… Aynı anda, farklı
yerlerde çıkan orman yangınları sıcaklığın da etkisiyle kontrolden çıktı. Hem zümrüt gibi
ormanlarımızı hem de yüreklerimizi yaktı. Binlerce mahlûkatın acısına on görevli ve
gönüllünün şahadeti de eklendi. Tarifsiz bir acıyla sarsıldık. Yüzde seksenin üzerinde insan
kaynaklı bu yangınların belki de çoğunluğu kasıtlı çıkarılmıştı ki, bu içimizi daha fazla
yakmaktadır. Bu konuda önce aileden ve okul öncesinden başlayan bir eğitim ve caydırıcı ağır
cezalar şart, diyerek bu faslı da kapatalım.
Bütün bu hususlar insanın ruhumu karartmakta, karamsarlığa itmektedir. Ancak,
umutsuzluk ve karamsarlık asla bir Müslüman'da bulunmamalıdır. Zira umutsuzluk haramdır.
Dolayısıyla ruhumuza karabasan gibi çökmeye çalışan bu duygulara asla yer vermiyoruz.
Türk Milleti tarihte nice gaileler atlatmış, nicesinde küllerinden yeniden doğmuştur. Yanan bu
ormanlara yenileri dikilecek ve bu cennet vatanın ufkunun karartılmasına asla müsaade
edilmeyecektir. Yeter ki birlik beraberlik içerisinde olalım. Kabul edin, etmeyin. Bana göre
Türkiye küresel güçlere karşı adı konulmamış bir savaşın içerisindedir. Birlik beraberlik
içerisinde bu mücadeleden güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum. Yeter ki basit siyasi
hesapları devletin yüce menfaatlerinin önüne koymayalım.
Allah vatanımızı böyle büyük kaza, bela ve musibetlerden muhafaza eylesin.
Yöneticilerimize akıl, fikir ve basiret versin…
Umutsuzluk, karamsarlık yok, demiştik. Yazımızı bu konudaki bir dörtlükle bitirelim.
Kederi tasa koydum, tükettim yudum yudum,
Ruhumda karanlığı gece mehtapla yudum…
Türlü düşüncelerle bakarken sonsuzluğa
Umudum sardı beni, kollarında uyudum…
Fikret GÖRGÜN