HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 12 AĞUSTOS 2025, SALI



Hz. Yunusemre

12.08.2025 00:00
Anadolu toprakları, her karışında bir hak dostu olan gönül sultanları dediğimiz velilerin
diyarıdır. Dünyanın heryerinde bu büyük insanlar bulunurlar. Yeter ki görecek gönüle, işitecek
kulağa sahip olalım. Gönül hanemizin kapısının bu velilere açık olan kullardan olalım. Allah
bu kullarını üç halde bu aleme sunmuştur.
a) Kendini bilir, veliliğinden haberdardır
b) Kendi bilir, etrafı da bilir
c) Gizli veliler. Bunlar sırf Cenab-ı Rabbül Alemin tarafından bilinir, kullar bundan
habersizdir.
Bu girişi yaptıktan sonra şimdi bizim Hz. Yunusemre'mize doğru kalem ne yazacak
bilemiyorum. Himmet dileyerek onun anlamlı hayatından bahsedelim.
Anadolu'nun tam orta yerinde Eskişehir kentinin Mihalıççık ilçesinin Sarıköy derler bir köy
vardır. Bizim Yunus Emre'miz burada hayatını yaşar. Babacığı hakka yürümüş, anacığı ile
birlikte yaşarlar. Bu evlat, Allah tarafından bu aleme bir veli olarak gönderilmiştir. Bu ilahi
takvayı okumak, herkesin harcı olmaz. Ana da baba da aile efradı da bu ilahi hikmeti
çözemez. Yunus, kendinden haberdar değildir. Var olan bir hal vardır ki Yunus'un gönlünde
bir iniş bir çıkışlar oluyordur. Kendi kendine acep bunlar nedir diye kendince halleşip durur.
Bazen su değirmenine gider, değirmeni seyreder, aynı benim gönlüme benzer, suyu alıyor
sonra döküyor. "Sanki ben kimim?" "Ben bu alemin içinde var mıyım?" ama bunun sırrını
nasıl öğrenirim? Bu kâinat öyle sırlarla dolu ki Adem de kâinat içinde yaşayan bir varlık ama
her biri birbirine benzemez, herkes bir gaye peşinde koşmakta. Ben de gaye peşinde koşarak
bu hayatı anlayabilir miyim? Yoksa bu alemin okunacak başka sayfaları mı var? Velayet
yolundan gelen kullar için iç dünyasının duyduğu ruhlar aleminin kulunda tecelli ettiği ilahi
bir vasıftır. Günler, aylar böyle adeta seneler geçer. Kimseyle bu konuda konuşma yapmamış
yağız delikanlı Sarıköy'deki yaşamın içinde kalır. Köylü, Yunus'a saygı ve sevgi duyar.
Hikmet-i ilahi, bu seçilmiş gönül dostunu "Kün" emrini verdiği zaman ilahi hallerin kilidini
açacak ve O da var olan velilik halini etrafına sunacaktır. Sarıköy'de bir kıtlık baş gösterir,
köylü telaşlanır, hal çaresi arama yoluna doğru arayışa girer, köylü toplanır, destek aramaya
başlarlar. Köyün ileri gelenleri yanı başlarında bulunan Hacıbektaş-ı Veli beldesinden buğday
isteme kararını verir.
-Bunun için kimi gönderelim?
Kendi aralarında düşünürler.
-Bizim Yunus'u yollayalım.
Yunus gelir, buğday getirmesiyle ilgili teklif ona yapılır.
-Eyvallah, ben giderim.
Eve gelir, durumu anacığına iletir. Ana yüreği hem sevinir hem üzülür.
-Aman oğul! Nasıl gidip geleceksin?
-Gider gelirim anacığım, sen merak etme.
Anacığı bohça hazırlar, ayacıkları üşümesin diye çoraplar, mintanlar koyar, çarıkları sağlam
olsun diye çarıklarına bakar, bir de yemesi için bazlama, peynir, zeytin hazırlar.
Yunus, sabah namazını kılar, dualar eder, haktan yardım diler. Arabanın koşumlarını hazırlar,
yolun hazırlıklarını tamam edince de "Bismillah" der, anacığının elini öperek yola koyulur.
Evet; Hikmet-i ilahi "Kün" emrini vermiştir. Artık mananın yolu açılıyordu ama kimse
olandan habersizdir. Bakalım daha neler olacak? Yunus nerelere doğru yol alacak?
Yol almaya başlar. Dağlar, taşlar, sarı çiçekler, Yunus'a yol arkadaşlığı yaparlar. Bazen Ay,
Yıldız bile onunla dostluk kurarlar. Günler böyle bir minval içinde geçerken nihayet
Hacıbektaş beldesine gelir, onun evini öğrenir, kapısını çalar.
Dergâhtan kapı açılır, içeri kabul edilir, bir yerde bekletilir, kalbi küt küt atıyordur. Biraz
sonra huzura kabul edilir. Geldiği yer, Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhıdır, orası erenler yeridir.
O kapıdan içeri girmek her kula nasip olmaz, seçilmişlerin geçeceği yerdir. Allah, yeryüzünde
velilik vasfı ile indirdiği kullarını, böyle kapılara yollar. Orada, onların irşadını sağlar. İşte
burası tasavvuf ilminin içine girer. Daha neler yaşayacak? İlim, irfan, hikmet, ilahi sırların
halinden taşıyabileceği kadarıyla nasiplenecektir.
Hacı Bektaş-ı Veli, geleni kalp gözüyle seyreder ve Yunus;
-Ben, buğday isterim, köylü aç,bana buğday verin.
Koca sultan;
-Sana üç kez nefes vereyim, himmet vereyim. Yunus;
-Ben sadece buğday isterim.
Buradan Yunus buğdaylarını alır, arabaya yükler, yola çıkar fakat bu yolda pek rahat bir yol
gidemiyordur. Adeta bir tutkunluk başlamıştır tam istediği gibi arabanın gidişi olmuyordur,
tekerler adeta dönemiyordur. Bunları gönlü hisseden Yunus, geriye dönmeye karar verir.
Tekrar dergâha gelir, kapıyı çalar, durumu iletir. Dergâhtakiler, Hacıbektaş-ı Veli'ye durumu
anlatırlar. Yunus, huzura çağırılır.
-Oğul, senin kilidini, Tapduk Emre'ye verdik.
Yunus şaşırır, söyleneni anlamamıştır ama hiçbir şey diyemez, gözlerinden yaşlar gelir,
Sultan'ın elini öper, geri dönüş yoluna koyulur. Yalnız, koca sultan Tapduk Emre'nin yerini
sorabilir. Yolda devam eder, içinde giderken duyduğu halleri hep yaşar. Köye gelir, emanetleri
teslim eder, hemen hazırlıkları tamamlayıp Tapduk Emre yoluna koyulur. Bu arada anacığı
şaşkın haldedir,
-Oğul, bu ne haldir?
Etrafıyla kimi dem halvet oldu, kimi dem ince uzun bir yola gitmenin heyecanını yaşadı,
içindeki tek arzusu, Hacıbektaş-ı Veli'de yaşadığı gafleti burada yaşamak istemiyordu.
Tapduk Emre'nin kapısını çaldı ve içeri kabul edildi. Hz. Tapduk Emre, mürşidi, Hacı Bektaş-
ı Veli rahlesinden yetişmiş velidir. Velilerin kendilerine has halleri vardır. Takva sahibi
insanlar olduklarından dolayı can gözünden seyrederler, can kulağıyla duyarlar, gönülleri
hikmetlerle dolu kimselerdir. Onlar, uzakta olandan da haberdar olurlar, sırlı alemin
neferleridir.
Tapduk Sultan, Yunus'un gelişini gönülden hissetmiştir. Emanet olan ilim, irşad, tefekkür,
tevhidin teslim edileceği bir gönül eri karşısına çıktığı için mutludur. Haktan niyaz bulunmuş,
kabul olmuştur.
-Ya Rabbi, bana öyle bir dost yolladın ki çok şükürler olsun diyorum sana.
Yunus, artık rahle-i tedrisata başlıyor. Velilik yolunun erkanında yürüyecek, kabının nasibinin
aldığı kadarıyla irşad olacaktır. Böylece "Kün" emri başlamıştır. Odun taşır uzun seneler, bir
eğri odunu bile dergâha getiremez.
-Nasıl oluyor da hiç eğri odun gelmiyor? Diye sorarlar.
-İnsanın eğrisinin girmediği yere odunun eğrisi de girmez…

"Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi için
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim Sevilelim"

Yunus, gönül hanesinin sesiyle iç aleminin halini deyişler halinde okur.
"Ete kemiğe büründüm,
Yunus diye göründüm"

"Acep şu yarda var mı ola
Şöyle garip benceleyin
Bağrı, taşlı, gözlüyazlı
Şöyle garip benceleyin"

"Aşkın aldı benden beni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğu yerinirim
Aşkın ile avunurum"

"Divaneler, divaneler
Durun durun aşka selâ

Aşk esiri mestaneler
Durun durun aşka selâ"

"Tapduk kapısında kul olduk
Piştik elhamdülillah
Yunus miskin çiğ idi
Piştik elhamdülilllah"

"Aşka gelince gördüm
Bir uzun hece imiş"
Sevil GÖKTUNA / diğer yazıları
•Hz. Yunusemre 12 00:00:00.08.2025
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr