HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 AĞUSTOS 2025, PAZAR


HANIM

03.08.2025 00:00
Toplumumuzda garip, garip sözler var. Özellikle de evlilikle ilgili. Bu nikah ta ayağa basma işiyle başlayıp
devam ediyor. Kadınlar arasında var mı, bilmiyorum? Ama erkekler arasında epeyce var. Hatta aile faciasına
sebep olacak çapta. Meşhur "Bekara karı boşamak kolaydır." sözünü duymayan var mıdır? Ancak yüzde yüz
doğrudur diyebilirim. "Yuları karının eline vermiş." Sözüne ne diyeceğiz.
Çalıştığımız iş yerinden biri, otobüste hanımıyla gördüğü arkadaşına; "Yav arkadaş! Geçen gördüğüm mü
hanımın yoksa bu mu?" demez mi? Orda ki arkadaşın durumunu düşünün. Ertesi gün iş yerinde tartışmışlar.
"Sen benim ocağımı mı yıkacaksın?" Deyince. "Şaka yaptım." Demez mi? Böyle şaka olur mu? Ne şakası
diyeceğiz buna? Lisede çok yaramaz bir arkadaşımız vardı. Böyle olunca hiçbir işte dikiş tutturamamış.
Belediyeden birilerini bulmuş, işlek bir cadde de simit satıyor. Ben de yanındayım sohbet ediyoruz. Yıllar önce
liseden bir öğretmenimiz eşiyle geçiyor. "Hocam naber, suçlarını yengeme diyeyim mi?" Demez mi?
Öğretmenimiz şaşırdı, eşi bakıyor. Hoca "Ne diyeyim sana?" dedi. Dayanamadım "Bir insan yedisin de ne ise,
yetmişinde de odur, deyin, hocam." dedim, yürüyüp gittiler. Benim ustam için de "Kılıbık." diyorlardı. Bir gün
sohbet nerden oraya geldi, "Bana kılıbık diyorlar, değil mi?" dedi. Ben ne desem? Evet diyemiyorum, hayır
diyemiyorum, duydum. "Bak! biz, eşim, çocuklar dört duvar arasında yaşıyoruz. Neler yapıyoruz, ne ediyoruz,
kim görmüş, onlar biliyor mu? Her söze kulak asma sen. Kulağına küpe olsun; kılıbığın ayarı düşük olur ama
geçimi iyi olur. Geçime bak sen, geçime!" Gerçekten bu sözü hiç mi hiç, unutmadım. Tuttum mu tartışılır. Bir
arkadaşa da postayla Kılıbık Diploması göndermişler. Resim, mühür, imza her şeyi düzenlemişler. Tabi evde
kıyamet kopmuş. Eşi "Sen evimizin sırlarını iş yerinde anlatıyor musun?" diye kızmış, tartışmışlar.
Doğu da görev yaparken de yerel halktan samimi olduklarımızın bazıları biz memurlar Türk'ler için "Siz
hanımın sözünden çıkmazsınız." Buna benzer bir sürü söz. Gücümüze, zorumuza gidiyor. Ancak yapacak bir
şey yok. Hatta Kuzey Doğu Anadolu'dan olan imamımız bile aynı şekilde takılıp bizi kızdırıyordu. Bir gün; bir
öğretmen arkadaş ve imam eşleriyle çocukları bize geldiler. Çay, meyve, çerez Allah verdiyse ikramdan sonra
gidiyorlar. Kapıdan çıkarken imamın hanımı kucağındaki bebeği imama verdi. Arkadaş dayanamadı,
yürümelerini beklemedi. "Aha imam efendi!" Dedi. İmam kurnaz, sözün nereye varacağını anladı. Hemen
çocuğunu eşine geri verdi. Biz de gülmeye başladık. Hanımların bir şeyden haberleri yok, şaşkın bakıyorlar. Bir
tek ak sakallı, yaşlı bir dede otobüste köyümüze dönüyoruz. "Kadınlar başımızın tacıdır. Ona göre davranmak
gerekir. Ama o da buna göre davranmalı." demişti.
İlk çalıştığım köyde; çevre evdeki köylüler ve ya öğrenci velilerim gıdalar gönderiyorlardı. Para veriyorum,
almıyorlar. "Hoca, sen garipsin." Diyorlar. Öğrencilerin durumu iyi değil. Türkçe konuşamıyorlar. Sene
sonunda çocukları sınıfta bırakırsam "Aldıklarını yerken iyiydi değil mi?" diyecekler, sanıyorum. O insanlara
atılacak en kötü iftira olurdu. Liseyi meslek lisesi Metal İşleri bölümünden bitirdim, kaynakçıyım. Eşime
anlattım, bileziklerini verdi. İlk yarı yıl tatilinde; kaynak makinesi, sipiral taş, matkap, mengene, makas gerekli
birkaç alet daha aldım, köye götürdüm. Baltaları biledim. El arabası, tırpan, tırmık, benzer aletleri kaynak
yaptım, tamir ettim. Bu sefer onlar bana para vermek istediler, ben almadım. "Süt, yoğurt, peynir, yumurta,
odun getirin." Dedim. "Hoca boş durmaz, hak almaz." Diye bir söz çıkarmışlar. Bana da söylediler. "Ben
hakkımı istiyorum, hakkımı verin." Dedim. Hakkım yukarda dediklerimdi. Ben de onları parayla alacaktım.
Onların da işine geliyordu. Çünkü benim istediklerim de onların evindeydi. Üstelik aletleri şehre götürüp para
vereceklerdi.
Ekim ayıydı sanırım kapım çalındı. Kapının girişindeki boşlukta kaynak yapıyorum. Açtım tanımadığım biri.
"Kaynakçı hoca sen misin?" "Evet benim." "Aşağıdaki köyden geldim." "Bizim köye gelip Nevzat Hoca'nın
kaynaklarını yapmışsın." "Evet." "Benim evde kaynak işi var, gel yap!" "Gelmem." "Kaç para istiyorsun?"
"Para istemiyorum, gelmem." "Bak hoca eşim altı aydır başımın etini yiyor, git getir diyor." "Bana ne, ben ne
yapayım?" "Hoca eğer gelmezsen hanım beni eve sokmaz, öyle dedi." Güldüm. "Gelirim bir şartla bu sözü orda
da diyeceksin." "Etme hoca öldürürsün beni." "Yoksa gelmem." "Hadi gidelim." Malzemeleri aldık. Köye
gittik. İşimi yaptım, bitirdim. Sofra hazırlamışlar, yedik. Çaylarımızı içtik. Komşular gelmiş, "Hadi bakalım
sözünü söyle!" "Yapma hoca öldürme beni." "Olmaz böyle anlaştık, seninle geldim, işimi yaptım, sıra sende."
Baktım anlatmayacak ben anlattım. Oradakilere döndüm "Hepiniz böyle değil misiniz?" Sustular…
Bahadır ÖZALPER / diğer yazıları
•HANIM 03 00:00:00.08.2025
•İMAN KUVVETİ 03 00:00:00.07.2025
•CEYLAN 04 00:00:00.06.2025
•NİÇİN YAŞIYORUZ? 08 00:00:00.05.2025
•AMBARGO 08 00:00:00.04.2025
•HALKIN ENDERUNU 04 00:00:00.03.2025
•TESADÜF 02 00:00:00.02.2025
•OKUL 01 00:00:00.01.2025
•ZEKAT 04 00:00:00.12.2024
•TEK KOLLU İNSANLAR 11 00:00:00.11.2024
•ANADOLU YİĞİDİ 14 00:00:00.10.2024
•OHH! OFF! 07 00:00:00.10.2024
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr