HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 13 TEMMUZ 2025, PAZAR



DEDEM KORKUD’CA SÖYLENMİŞ BİR “KAYI DESTANI”

13.07.2025 00:00
"Kayı" denince söylenmesi gereken ilk söz; Dedem Korkud'un millî hafızamıza silinmez izlerle kazılmış şu cümlesidir: "Âhir zamanda hanlık geri Kayı'ya değe, kimse ellerinden almaya..." Şair Ahmet Urfalı, Kayı Destanı'na Dedem Korkud'un bu sözlerinin farklı rivayetlerine yer vererek başlar.  
Ön Söz'ünde Cemil Meriç'in "muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak" dileğini vurgulayan Ahmet Urfalı; Kayı Destanı'nı yazmamış âdeta yaşamıştır. Şiirlerinde bozkırın türküsünü söyleyen ve umman olmuş Horasan erenlerinden muştular getiren Ahmet Urfalı; destanî bir tarihe Dedem Korkud'un gözüyle bakmış, Dedem Korkudca söylemiştir.
Bu, "Oğuz" diliyle Kuruluş'un destanıdır. Başta Hayme Ana ve onun Kara Osman'ı Osman Gazi, Kuruluş'un bütün kahramanları buradadır. Kutlu öğütleriyle Şeyh Ede-Balı, ilk hutbeyi Eskişehir'de okuyan Dursun Fakı, "kükremesi gökçe" Samsa Çavuş, aça ve açığa derman olan Akbaş ve Kara Tekin, yiğitlikte eşi bulunmayan Targal, ilk denizci Kara Mürsel, "hakanlar buyruğunu ferman bilen" Aykut ve Turgut Alp, "engin gönüllü" Geyikli Baba, Akça Koca, "Kavgalarda yiğit, vermekte cömert" Savcı Bey, Köse, Sanbatı Bey, Saru Yatı ve daha nice kahramanlar buradadır.  
Altay dağlarından Ahlat'a, oradan Karacahisar'a, Domaniç ve Söğüt'e uzanan hayat coğrafyasında  "mazlumun âhını sorup da gelen, en mağrur başları vurup da gelen, düşmanın önünde durup da gelen" Oğuz atlılarının seslerini duyar gibi oluruz destanda. Bu, asırlar boyunca birliğe koşanların destanıdır. Sözü erce, özü hürce, sesi gürce olanların destanıdır. Zira Kayı Destanı'nın şiir gücü bir yana asıl gücü, Kuruluş'un değerlerini derleyip toplamasıdır. Destan boyunca bu değerler hakkında "boy boylar, soy soylar" Ahmet Urfalı. "Beyler Geçidi"nde beylerin vasıflarını anlatır:
"Şerre uzak hayra
                     yakındılar
Ellerini ve dillerini kötülükten
                                sakındılar
Gönül verip İslam'a mümince tavır
                                  takındılar"
Beyliğin, yani gücü elinde tutmanın en temel vasfı "samimiyet"tir burada. Beyler, yani Kuruluş'un liderleri; ön saflarda şehitliğe taliptiler. İyiyi, güzeli süslü kelimelerle söylemekten çok, hayata geçirmekle meşguldüler. "Duyuru" şiirinde de devam eder anlatmaya şair. Onlar ayrım yaptı, ayırdılar, der. Ama ayırdıkları "kara günde iyi ile kötü" idi. Onlar adam kayırdılar, der ama malları bölüşürken kayırdıkları "yoksul ile yetim"lerdi. Onlar alp-erenlerdi. Kayı Destanı'nda Alp-erenler Edeb-alı huzurunda görelim Han'ım ne söyler:
"Mağdurun yanıdır bizim yanımız
Adalet uğruna feda canımız
Akarsa bu yolda akar kanımız
Haksızlığa karşı duranlardanız"
Alp-erenliğin kodlarını verir Kayı Destanı. Ardında "benlik, ikilik, düşmanlık, kin, haksızlık", tam karşısında zalimler vardır Alp-erenlerin. "Sabır" ışığının aydınlattığı tefekkür yolunda yürürler. "Çıplağı giydirip açı doyurup, mazlumun âhını arşa duyurup" ölmeden önce ölür, yani ölmeden dünya malını terk ederek yalnız Allah'a kul olur onlar. Yarınlara dair hep düş kurarlar, kurulan düşleri hayra yorarlar. Yaşam-ölüm arasındaki kıldan ince, kılıçtan keskin çizgide başkaları için yaşayan, adalet için ölenlerdir alp-erenler. Lakin aslolan ne yaşamak ne de ölmektir onlar için, aslolan yaşatmaktır. Zira kutlu bir öğütte böyle dedi gönül rehberleri: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın."
Destanda "Kutlu Öğüt" başlığı altında Osmanlı'nın manevi mimarı Şeyh Edebali'nin öğüdüne yer açılır. Kutlu Öğüt'teki üç nokta; köklü devlet geleneğimizin ve erdem medeniyetimizin devamı açısından hayati önem taşıyor:
"Sırrını fesada bildirme oğul"
"Devleti işgüzarla doldurma oğul"
"Fitneye milleti böldürme oğul"
Osmanlı'nın kuruluş yıllarında bugün Tepebaşı ilçesine bağlı Uludere köyünde; eski adıyla İtburnu'nda yaşadığı söylenen Şeyh Edebali, yaptırdığı zaviyede öğrenci yetiştirmiş ve halkı aydınlatmıştır. Kayı Destanı; şiirin dünyasında Şeyh Edebali'nin huzuruna çıkarken gerçek ile hayal arasındaki perdeyi kaldırmıştır. Nitekim "Kutlu Öğüt" yönetim anlayışı bakımından değerler dünyamızın anahtar kelimelerini verir. Diğer taraftan bu anahtarların "fitneye, fesat ve işgüzarlara" asla teslim edilmemesine dair uyarır. "Bir çetin yoldasın hedefin uzak" diye başlayan "Kutlu Öğüt"; bize Yunus'un "Bu yol uzaktır, menzili çoktur" dizesini hatırlatır. Adı Ede-Balı, adı Yunus, adı ne olursa olsun bütün gönül sultanlarımız aynı yolu ve yönü işaret etmiştir zira.
Kayı Destanı'nın içinde ve dışında olmak üzere iki kadın kahraman vardır. Destanın içindeki kadın kahraman, Dodurga boyundandır ve Kayı boyunun anasıdır. Bugün onun öz torunlarından birinin annesi olduğum Hayme Ana'dır Kayı boyunun anası. Aza kanaat etmeyi motif motif işledi Anadolu kadınına. "Kanaat" sadece yoksullara verilen kuru, samimiyetsiz bir öğüt değildir Hayme Ana'nın dilinde. Boyu derleyip toplamış, birleştirici gücü olmuştur Kayı'nın. Lakin bu gücün herhangi bir sınıf, imtiyaz oluşturmasına müsaade etmemiştir. O, Kayı obasındaki diğer kadınlar gibi kendi suyunu kendi taşımış, kendi yoğurdunu kendi mayalamıştır. Elinde hamur, belinde kılıç, dilinde Kara Osman'ını büyüttüğü ninniler vardır. Kahraman Türk kadınlığının ete kemiğe bürünmüş rol modelidir o.
Minyatürlerle renklendirilen ve tarihî kaynaklarla desteklenen Kayı Destanı'nın dışındaki kadın kahraman ise kitabın ithaf bölümündedir:
"-Eşime ki tuttuğu mumun
ışığında yazılmıştır-"
Destan'ın yazımında -her manasıyla- şaire ışık tutan bu kadın; aynı zamanda ideal bir eğitimci ve annedir. Zarif bir ithafla eşini işaret eder şair. İşaret ederken "ışık" motifini kullanması ayrıca manalıdır. Milletlerin bilinçaltı sayılan destanlara baktığımızda "kadın ve ışık" bir aradadır Türk destanlarında. Kayı Destanı'nın yazımında verilen destek ve ilhamın "ışık" motifiyle dillendirilmesi kadına dair aynı bakış açısının devamıdır.
Destanî bir tarihe Dedem Korkud'un gözüyle bakmış, Dedem Korkudca söylemiştir Ahmet Urfalı. Onunla başlamış, yine onun dualarıyla tamam etmiştir destanını. Nitekim Dede Korkut'un duaları; duadan öte bizlere "iyi insan" olmada vizyon sunmaktadır. "Uzun yaşın ucu ölüm" diyerek hayatın anlamlı kılınması gerektiğini hatırlara getirir mesela. "Dünya benim diyen beğleri bile ecelin alacağını" vurgulamasının manası; hesap gününü hesaba katarak yaşamamız gerektiğinden başka ne olabilir! "Dedem Korkud Kitabı"ndaki dualara baktığımızda dünya ile âhiret arasında bir denge kurulduğu da göze çarpar. "Hayattayken namerde muhtaç etmesin, ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın." duası gibi. Yaşarken namerde muhtaç olmamak, ölürken de "arı imandan" ayrılmamak… Daha ne isteriz ki Allah'tan! Ama en çok sevdiğim duası şudur: "Allahın verdiği ümit kırılmasın." Onun duaları; vicdan gibi, insaf gibi, iyilik gibi insani melekelerimizi harekete geçiren ve çağları aşan bir coşkuya sahiptir. Kimsenin kimseye günahını bile vermediği şu yalan dünyada Dedem Korkud'un duaları, değerlerimizin şemasını elimize verir.
 "Allahın verdiği ümidimiz kırılmasın." dileğiyle…

Not: Bu yazı "İstanbul Birnokta" dergisinin Şubat-2020 sayısında yayınlanmıştır.
 
Feride TURAN / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--





logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr