Günümüzün hızla akan yaşam temposu, yemek yeme alışkanlıklarını da kökten değiştirdi. Artık birçok kişi, öğünlerini bir görev gibi hızlıca tamamlıyor; ekran karşısında, ayakta, hatta yürürken yemek yiyor. Ancak bu acelecilik, sadece görgü kurallarını değil, bedenin doğal ritmini de alt üst ediyor.
Hızlı yemek yeme, sindirim sisteminin en temel işleyişine müdahale ediyor. Normalde mide, gelen yiyecekleri adım adım işlerken, hızlı tüketim bu süreci sıkıştırıyor. Lokmalar yeterince çiğnenmeden mideye ulaştığında, sindirim zorluğu baş gösteriyor. Bu da şişkinlik, gaz, mide yanması gibi sorunlara yol açıyor. Dahası, beyin tokluk sinyalini yaklaşık 20 dakika gecikmeli gönderdiği için, kişi farkında olmadan ihtiyacından fazla yemek yiyor.
Bu alışkanlık, uzun vadede kilo alımını tetikliyor. Çünkü hızlı yemek, doyma hissini geciktiriyor ve aşırı kalori alımına neden oluyor. Ayrıca kan şekeri dalgalanmaları, insülin direnci ve metabolik bozukluklar gibi ciddi sağlık problemleri de bu zincirin halkaları arasında yer alıyor.
Toplumda bu davranış çoğu zaman "zaman kazanma" olarak görülüyor. Özellikle çalışan bireyler, öğrenciler ve yoğun tempoda yaşayanlar, öğünlerini hızla geçiştiriyor. Ancak bu geçiştirilen öğünler, bedenin alarm sistemini devreye sokuyor. Çünkü yemek, sadece bir enerji alma süreci değil; aynı zamanda bedeni dinleme, kendine zaman ayırma ve yaşamla bağ kurma anıdır.